Obezite, gelişen ve değişen dünya şartları içerisinde özellikle son 15-20 yıllık süreçte dikkat çekici boyutlardaki artışıyla sağlık çevreleri tarafından önemle üzerinde durulan, sağlığa ciddi etkileri bulunan bir hastalıktır.
Tanım olarak insan vücudunda sağlığı etkileyecek ve yaşam süresini kısaltacak boyutlarda yağ birikmesi anlamına gelen obezite, Dünya Sağlık Örgütü’nce hızlı ve yaygın artışına vurgu yapılmak amacıyla bu zamana dek sadece enfeksiyonel hastalıklar için kullanılan ve tüm dünya yüzeyi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren anlamına gelen Pandemi Obezite ismiyle nitelendirilmiştir. İleri derecedeki obez kişilerin önemli bir bölümü içerisinde bulundukları durumu sağırlık, körlük yada konuşma bozukluğundan daha kötü bir hal olarak tanımlanmasıyla dikkat çeken obezite, son 10 yılda % 33 artış göstermiş ve önlenebilir ölüm nedenleri arasında birinci sıraya yükselmiştir.
Günümüzde dünyadaki 1.6 milyar kişinin fazla kilolu, 400 milyon kişinin obez olduğu ve 2015 yılında 2 milyar kişinin fazla kilolu 700 milyon kişinin de obez olacağı beklentisi durumun ciddiyetinin daha iyi anlaşılması açısından gözler önünde bulundurulmalıdır.
Ülkemizdeki durum iç açıcı değil
Ülkemizdeki obezite yaygınlığı ve yayılma hızı durumu da diğer ülkelerin içerisinde bulunduğu durumla paralellik göstermektedir. Dünya gündeminde sıklıkla yer alan Amerikan halkının gün geçtikçe obezleştiği gerçeği çok fazla vurgulanırken, ülkemizdeki obezite oranlarının da Amerika’yla nerdeyse aynı olduğu gerçeği gözlerden kaçmamalıdır. Ülkemizde yakın zamanda yapılan geniş kapsamlı bir araştırmada kadınlardaki obezite oranı % 43ken erkeklerde de bu oran %21 oluşuyla durumun ciddi boyutlarda olduğunu göstermiştir.
Obezitenin tanısı ve sınıflandırılması açısından son yıllarda bel/kalça oranı, bel çevresi, deri kıvrım kalınlığı, yağ kütlesinin vücut kütlesine oranı gibi ölçümler kullanılmaya başlanmış ancak en basit ve temel yöntem olan beden kitle endeksi(vücut ağırlığının boyun karesine bölündüğü) yöntemi hala en yaygın yöntem olarak kullanılmaya devam etmektedir.
Obezitenin tedavisi
- Doğru beslenme tedavisi
- Egzersiz tedavisi
- Davranış değişikliği tedavisi
- İlaç tedavisi
- Cerrahi müdahale
Başarıya ulaşmak için
Başarıya ulaşma yolunda en temel doğru ise tedavi sürecinin ana hatlarının doğru beslenme tedavisi üzerine oturtulması ve bu tedavinin davranış değişikliği tedavisi, egzersiz tedavisi ve ilaç tedavisiyle güçlü bir şekilde desteklenmesidir. Hastaların, uygulanacak bu tedavi sürecinin günü kurtarmak maksadıyla değil, genel bir yaşam tarzına dönüşmesiyle çok olumlu sonuçlar alındığını da bilmesi gerekir. Bu durumu ortaya çıkartan ana etmen ise hastalığın oluşmasındaki temel nedenlerden biri olan, hastanın dengeli ve düzenli bir beslenme programına sahip olmayışı ve beslenmesini kontrol altında tutamayışıdır. Hastalığın tamamen ortadan kalkması için hastanın beslenme konusunda ve iyi bir beslenme şeklinin kendisine yaratacağı faydalar konusunda uzmanlar tarafından beslenme eğitimi alması ve bu aldığı eğitimi hayatının içerisine yerleştirmesi gerekmektedir.
Beslenme eğitimi ve beslenme egzersizi
Hastalar obeziteyle mücadele ederken beslenme eğitimi ve egzersizi belli bir süre devam edip bırakılacak programlar gibi görmek yerine, yaşam alışkanlıklarında değişiklik meydana getirebilmeli ve yaşam süresince sahip oldukları, olacakları vücut ağırlıklarının ve yaşantılarının kontrolünü kendi ellerine almayı öğrenmelidirler. Bu doğrultuda yapılan bir çalışma olumlu sonuçlanan obezite tedavilerinden sonra hastaların % 95’inin kaybedilen kiloları tekrar geri aldığını göstererek tedavinin her aşamasının ayrı ayrı ne kadar önemli olduğunu ve üzerinde durulması gerektiğini vurgulamıştır.
Bu çalışmaya ek olarak İzmir’deki bir toplum sağlığı merkezinde kilolu bireylerle yapılan bir çalışmada doktor, hemşire, psikolog ve beslenme diyetetik bölümü öğrencilerinin desteği ve diyetisyenin sağlıklı beslenmeyle ilgili öneri ve listelerine uyan her 5 kişiden 4’ünün 3 aylık bir periyotta bulundukları ağırlık üzerinden % 5’lik ağırlık kaybı sağladığı saptanmıştır.
Bu iki araştırmanında gözler önüne serdiği gerçekleri net bir şekilde vurgulamak gerekirse obez kişilerin her ne kadar zor olduğunu ve başaramadıklarını savundukları obezitenin pençesinden kurtulma macerasında, her biri kendi alanında uzmanlaşmış sabırlı, bilgili, algısı ve anlatma yetisi kuvvetli yol arkadaşlarına ihtiyacı vardır. Bu yolculukta tibbi açıdan teşhis koyacak ve obeziteyle birlikte vücutta olması muhtemel hastalık ve durumların tedavisinde kullanılacak ilaçların belirlenmesinde rol alacak deneyimli bir doktorun, hastanın koşullarını ve durumunu iyi analiz eden ve bu analiz çerçevesinde hastanın tüm hayatını değiştirecek beslenme alışkanlıklarını ve davranış değişikliklerini hastanın hayatına kolaylıkla yerleştirecek alanında uzman bir diyetisyenin, hastayı sedanter (hareketsiz) yaşantısından kurtaracak ve hareket etmenin keyfini yaşatacak spor hocasının hastaya eşlik etmesi, obezite sorununun kökünden çözümü ve hayatın ilerleyen safhalarında anı diye hatırlanacak bir dönem olarak kalmasında büyük önem taşımaktadır.
Bu yazı bilgilendirme amaçlıdır.